SARI SALTUK’UN BABASI, ORMANLI’NIN SALTUKLU KÖYÜNE Mİ GÖMÜLDÜ?
“Zonguldak Ereğli Ormanlı. Saltuklu Köyünde, bir mezarlık Köyün tepesinde. 800 yıldır insanlar bayramın son günü bu mezarlığa gidiyor ve kurban kesiyor, dualar okuyup dönüyorlar ama orasının ne olduğunukimin mezarının olduğunu bilmiyorlar. Tarihçi arkadaşlarımız çalıştılar ve Sarı Saltuk’un babasının mezarı ol ‘SALTUKNAME’DE SARI SALTUK AİLESİduğunu tespit ettiler”. “Müslümanlar andan çâre idemediler. Buğur denizden gemiye bindiler, revâne olup, gelüp Rûm ili’nde Cezire i Uşşâk’a (SİNOP) çıkdılar. Seyyid Gazi neslinden Ali oğlanlarınun aslından zikr olunur-– kim bunda Seyyid Hasan b. Hüseyin b. Muhammed b. Ali bile gelüp cezirenün öninün yanun muhkem kal’asına üşdiler. Azim ceng itdiler. Âhir (sonunda) kal’ayı feth itdiler, içine girdiler…” “Seyyid Hüseyin vefat itdi. Oğlu Seyyid Hasan, yiğit idi , ana (ona) hitabeti virdiler. Çok gazalar itdi (etti). Şöyle kim, Harcenevan vilayetinde anun (onun) heybetinden kimse evinden taşra (dışarı) çıkmağa korkardı. Âhir, Harcenevan padişahı hile birle (ile) Seyyid Hasan’a zehir virdi. Seyyid HASAN ol vakt (o zaman) KASTAMONU şehrine varup, eğirdürdi. Nâgâh (ansızınaniden) fedai irüp, Seyyid’i görüp, gafil bulup, Seyyid Şerif’e su birle zehir virdi. Seyyid vefat itdi. Bazılar eyidürler (söylerler ki): Ol kafir, hançerle vurup, şehid itdi.” “Çün fevt oldı (öldü), Seyyid’i halkı alup, bir dağ üzere iletüp nihan (gizlice) defn itdiler. Oğlu vardı, adına Şerif Hızır dirlerdi. Üç yaşında idi. Anasına Şerif’ün Rabi’a eyidürlerdi (derlerdi), melül oldu (üzüldü)., ayruk yere varmadı (başka bir yere gitmedi)”. “Se yyid’e rağbet itmediler, büyüyüp yiğit oldı. Bir Pîr vardı, adına Abdü’l‘aziz dirlerdi. Şerif’e ilim ta’lim itdi. Seyyid Şerif, ilimde kâmil oldı, velî fakirlik katı kâr kıldı, anası dahı vefat eyledi. Defn idüp, melüldil oturdı. Bir lalası vardı, adına Seravil derlerdi, içeri girüp, geldi, eyitti (söyledi) : ‘Neye melulsın ciğer gûşem’ didi. Şerif ağladı, eyitdi (söyledi): ‘Benüm halümden, senün ne haberün var? Anam öldü, yalınuz kaldum. Hitabeti gayrılara (başkalarına) vireler, bana n’içün olmaya’ didi. Seravil, Şerif’in elin aldı, Emir Ali katına geldi, eyitdi: ‘Ya Emir, bu Şerif’ün hâli budur, atası yirin ister’ dedi. Emir Ali dahı esirgedi, eline arz virdiler. Sultan Süleyman Sebüktekin neslinden idi. Padişah ol idi, ana gönderdiler.” SALTUKNAME’YE GÖRE DEFNEDİLDİ” “SARI SALTUK’UN BABASI, KASTAMONU’NUN BİR DAĞ TEPESİNE GİZLİCE “Saltukname” Cem Sultan’ın isteği üzerine Ebu’l Hayrı Rumi’ye yazdırılmıştır. Cem Sultan, Fatih Sultan Mehmet’in oğludur. Cem Sultan, 10 yaşlarındayken, babası Fatih, onu Kastam onu’da Sancakbeyliği vazifesine görevlendirmişti. Cem Sultan’ın Ebu’l Hayr Rumi’den yazmasını istediği kitabın hikayesi şu şekilde anlatılır: “(1474’te yeni görevine) Konya’ya gitmeden önce, bir gün dostu Ebulhayr Rumî ile birlikte Edirne’den Balkanlara d oğru bir seyahat yapmış ve Babadağı bölgesinde halk ile yaptığı sohbetlerde (hatta ziyaret ettiği belirtilen Sarı Saltuk türbesinde) bir şeyin farkına varmış: Halk arasında anlatılagelen zengin bir menkıbe kültürü. Sarı Saltuk’un merkezinde bulunduğu bu kü ltürün önemini fark eden genç şehzade hemen gereğini yapmış ve yanındaki dostuna görevini vermiş: Bu menkıbeleri topla!” (Bu satırları okuyunca, bizim aklımıza da şu geldi. Beş yıl Kastamonu’da görev yapan Cem Sultan, acaba Sarı Saltuk’un babasının Kastam onu’nun bir dağ tepesine defnedilmiş olduğu hakkındaki bilgiye haiz miydi? Bunu bilmiyoruz..) Ebu’l Hayrı Rumi, 14731480 arasındaki 7 yıl boyunca Anadolu ve Rumeli’yi dolaşarak, Sarı Saltuk’un menkıbelerini derlemiş ve SALTUKNAME’yi 1480 yılında tamamla mıştır. Kitapta, Sarı Saltuk’un babasının Kastamonu’da bir dağ tepesine gömüldüğü belirtildiğine göre, bilinmesi gereken bilgi şudur: “Ereğli ve Saltuklu Köyü, 1480’lerde Kastamonu’ya mı dahildir?”. Tarih içinde, EREĞLİ’nin, Bolu ve Kastamonu (EyaletVilay etSancak) bağlılıkları görülmektedir. Bir kaynakta, Kastamonu 1459’da (15.yy’da) Sancak olarak gösterilirken, Bolu ise 1500’lü yıllarda (yani 16.yy’da) Sancak olarak görülmektedir. 1636 yılına ait şu belge, Osmanlı Arşivlerinde bulunmaktadır: Osmanlı A.{D VNSMHM.d…8674 …. Sinob mollasına ve Trabzon, Samsun, Kastamonu, Bolu ve Çorum sancaklarında ve Ereğli’ye varınca ve Karadeniz yalılarında olan kadılara:.H15041046 ALİ OSMAN ÖZCAN: Rahmetli olan Prof. Dr. A. Osman ÖZCAN bir yazısında şunları yazmışt ı: “Bitinya bölgesi Anadolu Selçuklu sultanları tarafından Ertuğrul Gazi’ye tımar olarak verilmiştir” , “Anadolu’da ne kadar serüvenci ve din savaşçısı varsa, XIII. yüzyılda Bitinya bölgesine yerleşen Kayıların yanında yer almışlardır” , “Osmanlıların doğu sunda İsfendiyaroğulları ve Candaroğulları da Kayı boyundandır. Dolayısıyla Osmanlılar Bitinya bölgesini fethetmek zorunda kalmamışlardır. Bu bölgeler zaten Anadolu Selçuklu sultanları tarafından kendilerine ikta ve tımar olarak verilmiş bölgedir. Kastamon u bölgesi de Bizanslılara karşı mücadele etmesi koşuluyla, Kayı boyuna mensup olan Emir Hüsamettin Çoban Bey’e ikta olarak verilmiştir. Kastamonu ve Bitinya bölgesi böylece Kayı boyunun mülkü içine girmiş olmaktadır. Aynı zamanda bölgeyi fetheden Emir KARA TEKİN de Emir Hüsamettin Çoban Bey’in akrabasıdır (Yurt Ansiklopedisi). Zonguldak bölgesi (haritada görüldüğü gibi) Hüdavendigâr Eyaleti sınırları içinde yer almaktadır. Hüdavendigâr Eyaleti; bugünkü Bolu, Eskişehir, Bilecik, Bursa, Adapazarı, Düzce, Zongu ldak vb. bölgelerini kapsamaktadır. 14.08.2012” SARI SALTUK KİMDİR?: Saltukname’ye göre Sarı Saltuk, Seyyid Battal Gazi neslindendir. Sarı Saltuk hakkında önemli eserler veren bir bilim adamı olan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak: “Türkmen babası olarak kabul e dilebilecek Sarı Saltuk, XIII. yüzyılda yaşamış, gerçek kimliği menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir” demektedir. Yine Saltukname’nin yazarı Şükrü Haluk Akalın “Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında, gazalara katılan, kahramanlığı ve velay etiyle daha yaşarken, efsanevi bir şahsiyet haline gelen, müstesna bir Türk kahramanıdır” diye tanıtmaktadır. Yine Akalın şunları da belirtir: “Sarı Saltuk’un hayatı etrafında teşekkül eden menkıbelere, diğer gazi ve velilerin menkıbeleri de karışmıştır. B u sebeple Sarı Saltuk’un hayatı ile ilgili, bilgileri elde etmek son derece güçleşmiştir. Tarihi kaynaklarda yer alan, Sarı Saltuk ile ilgili bilgiler, gerçek hayatını ortaya koyacak mahiyette değildir. Gerçek hayat ile menkıbevi hayat iç içe geçmiştir” Me nkıbelerinden birinin, “Vilâyetnâmei Kutbü’laktâb Sultan Otman Baba” adlı eserde geçtiği belirtilir. Buna göre Sarı Saltuk, “Hızır’ın himmetiyle Karadeniz’i seccadesiyle geçip Rumeli’ye geçmiştir.” Yine Sarı Saltuk, “zaman zaman bir şahin şekline girerek ” kerametler göstermiştir. Ayrıca; “insan yiyen yedi başlı devi, tahta kılıcıyla öldürmüştür”. (Bu durum, üç başlı köpeği devirdiği belirtilen Herkül efsanesini anımsatabilir). Malatya Beyi olan Emir Ömer’in neslinden olan Emir Ali, Sinop (Ceziretü’l Uşşak) yöresinin hakimi ya da fatihidir. Emir Ali, Sinop’ta, Sarı Saltuk’un dedesi olan Seyyid Hüseyin’e “hatiplik” görevi verir. Bu hitabet görevi, Seyyid Hüseyin’den sonra, oğlu Hasan’a verilir. Kastamonu’da yaşayan Seyyid Hasan da kahramanlığıyla tanınır ve düşmana korku salar.. Seyyid Hasan, Kastamonu’da bulunduğu bir sırada Amasya (Harcenevan) hükümdarı tarafından bir hile ile zehirletilerek öldürülür. Melik Danişmend Gazi’nin gazalarından biri olan Amasya Kalesi Kuşatması’nda Şehit edilen Seyyid Hasan, yöre halkı tarafından yüksek bir dağ üzerine götürülüp, orada defnedilir. Sinop’ta doğduğu belirtilen oğlu Sarı Saltuk babası öldüğünde üç yaşındadır. Sarı Saltuk, kaynaklarda Şerif Hızır adıyla bilinmektedir. “1210-1215 yıllarında Batı Karadeniz’de (Sinop’ta) doğup, XII. yüzyılın sonlarına doğru 1296-1300 yıllarında bugünkü Romanya’nın Dobruca bölgesinde şehit edildiği tahmin edilmektedir-(Kaynak: Kemal Yüce, Saltuk-Nâme’de Efsanevî Unsurlar)” Saltuk-nâme’ye göre ise Sarı Saltuk, doksan dokuz yıl yaşamış ve düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir-(Kaynak: Şükrü Haluk Akalın, “Ebü’l-Hayr-ı Rûmî Saltuk-nâmesi”) “SALTUK-NAME”nin çevirisini yapan Şükrü Haluk Akalın: “Saltuknâme, halkın konuştuğu dili esas alan sade bir nesirle yazılmıştır. Bunun yanında eseri dil ve üslûp bakımından daha da önemli kılan husus halk ağzından derlenerek yazıya geçirilmiş olmasıdır” demektedir. SALTUKLU KÖYÜNDE AHMED ÇELEBİ OĞULLARI SALTUKLU AHMET ÇELEBİ OĞLU ÇELEBİ kelimesi, “görgülü-terbiyeli-nazik-olgun” anlamlarına geldiği gibi; Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen bir unvan olarak da kullanılmaktadır. 1800’lü yıllara ait arşiv belgelerinde, Saltuklu Köyünde “Ahmed Çelebi oğlu” soy lakabını taşıyan aileler bulunmaktadır. (Örneğin: Ahmed Çelebi oğlu Mehmed bin İSMAİL (Orta boylu-Sarı sakallı)- oğlu Mehmed.. Karındaşı Ali bin İSMAİL). Ormanlı Belde merkezinden, Saltuklu Köyü istikametinde Resül-lü, E. Sofular (Kana), Fadılar (Fadıl oğlu), Kuyumcular (Kuyumcu oğlu), Saltuk-lu, Mehem-li köyleri bulunmaktadır. Mehemli (Mehamlı) adı, “mühimli”den gelmektedir. Ama her nedense, köylüler bu mühimli olan köy adlarını uyduruk “Serin-tepe” ismi ile değiştirmişlerdir. Bu yazının konusu olan Sarı Saltuk’un babasına ait olduğu iddiası belirtilen mezar-türbe, mekân olarak bugün Mehemli (Mühimli) Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Mühimli adı bu köyümüze neden verilmiştir, bilinmemektedir. Fakat, mühimli-önemli bir kişi ya da bir olayın yaşanmış olması düşünülmelidir. Öyle ki bu isim, 1800’lü yıllara ait belgelerde görülebilmektedir. SONUÇ OLARAK şunları belirtmek mümkündür. Sarı Saltuk, Türk İslam dünyası ve tarihi adına çok değerli bir ‘kişi-lik’tir. Türk İslam davası adına mücadele eden Sarı Saltuk’un birçok ülkede izi bulunmaktadır. Öyle ki öldüğünde tabutunu: Edirne Meliki, Dobruca Meliki, Tatar Hanı, Eflak Meliki, Boğdan Meliki, Rus Kralı, Polonya(Leh) Çesarı, Çeh(Çek) Çesarı, Beravati Meliki, Üngürüs(Macar) Kralı, Bosin(Bosna) Kralı, Karnata(Gırnata) Melikleri tarafından ülkelerinekentlerine götürdükleri belirt ilir. Yani birçok yerde, türbesimakamı bulunmaktadır. EREĞLİ özelinde ise bizi asıl ilgilendiren, babası hakkındaki iddianın doğruluğuyanlışlığı konusudur. Sarı Saltuk’un kendi hayatı hakkında o kadar çok bilinmeyen varken, babası hakkındaki detay bilgi (hem de gizli bir şekildegizli bir defin ortadayken) bulmak zordur; ve yine bu konu üzerinde çalışan bilim adamlarının uğraşısına kalacaktır. Biz; SARI SALTUK konusuna, kentimizdeki iddialarla ve elimizdeki bilgi ve belgelerle, (yeterli olmasa da) bu şe kilde veri üretmiş olduk. “SARI LAKAPLI SOYLARIN AYNI SOYDAN GELFİĞİ DE BİR VAR SAYIMDIR. (Sarıoğulları gibi)” Yazımızdan ne çıkarsa çıksın, Ormanlı’nın çok yüksek bir tepesinde bir köy var, adı SALTUK TECER gibi diyelim: (“Orda bir köy var, uzak ta, O köy bizim köyümüzdür. — LU. Şair Gezmesek de, tozmasak da O köy bizim köyümüzdür.”) (“Orda bir dağ var, uzakta, çıkmasak da O dağ bizim dağımızdır.”) SONSÖZ’ümüzü Yahya Kemal söylesin: “Geldik bir zaman Sarı Salt • Bir diyaruk’la Asya’dan ı Rum’a dağıldık, Sakarya’dan..O dağ bizim dağımızdır. İnmesek de.