“HZ. ZÜLKARNEYN” TÜRK KAVMİNE GÖNDERİLMİŞ ELÇİ RESUL.”
Kur’an-ı Kerim’inde; “And olsun ki biz, Allah’a kulluk edin diye her Ümmet’e bir Resul gönderdik. ” (Nahl s.36) buyurmaktadır. Bir başka Ayetinde; “Rabbin, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir Resulleri memleketlerinin ana merkezine göndermedikçe, o memleket helak edici değildir.” (Nahl s.59) buyurmaktadır. Her kavme mutlaka bir Resul {elçi} gönderildiğini bu iki Ayet-i Kerime’den anlamaktayız. Bazı araştırmacılar, Hz. İbrahim’in babasının lakabının “Azer” olduğu, Türük’ten hareketle Türk olduğunu ve KANTURA adında Türk bir hanımla evlendiğini belirtirler. Hz. Muhammed’in; “Kantura Oğullarına ilişmeyiniz. Mürüvvet, nimet ve saltanat onların olacak” bir de hadisi vardır. Hz. İbrahim tezinden hareketle, Hz. İsmail’in soyundan gelen Hz. Muhammed’in de Türk olduğu ileri sürülmektedir. Arap kaynaklarının Resullerimiz ve ailesi için söylenen “Arab-ı Müstağribe” sözü “Garip Arap, Yabancı Arap, sonradan Araplaşan” manalarına gelmektedir. Mısır Kralı Mukavvis, Peygamberimize dört cariye gönderir. Hz. Muhammed, bunlardan Mariye isimli Türk kızı ile evlenir ve Mariye’den oğlu İbrahim doğar. Muharrem Kılıç’ın Türklerin gizlenen tarihi adlı kitabına göre Hz Muhammed; özü özüne, sütü sütüne Türk’tür. İsmail Hami Danişment “Türklük Meseleleri” adlı eserinde Kur’an’da bahsi geçen (Zulkarneyn) den maksat (Oğuz Han) olduğunu söylerler ki, bu hususta tereddüde mucip olacak bir nokta yoktur” der. Ulemadan bazılarının Resul {elçi} olduğuna inandıkları Zülkarneyn’in Oğuz Han olabileceğine inananlarda vardır. Vani Mehmet Efendi eserinde ‘Kefh Suresinde “ kıssası geçen Zülkarneyn’in, Oğuz Han olduğunu işaret etmiştir. Kur’an-ı Kerim’in El Kehf Suresi’nde 85.Ayetten 92.Ayete kadar Zulkarneyn’nin Kıssa’sı anlatılır: O da batıya ulaşmak için bir yol tuttu. Nihayet Güneş’in battığı yere (Okyanus kıyısına) vardığı zaman, Güneş’i (sanki) siyah bir çamura batıyor buldu. Sonra Zulkarneyn (doğuya doğru) bir yol tuttu. Nihayet Güneş’in doğduğu yere (Uzak doğuya) vardığı zaman Güneş’i öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onlara, Güneş’ten kendilerini koruyacak bir siper yapmamıştık. Sonra da (Güneyden kuzeye kadar üçüncü) bir yol tuttu. .” diyerek üç ayrı seferi belirtilmektedir. Oğuz Han’ın 126 yıl süren Hanlığı sırasında, Turan ve Hindistan’a, Irak, İran, Şam ve Mısır’a kadar yürüdüğü anlaşılmaktadır. Bu kadar benzerlik bir tesadüf olamaz. Yine Vani Mehmet Efendi’ye göre, Oğuz Han’ın kurduğu hâkimiyet ve yapmış olduğu seferler, Zulkarneyn’in seferleri ile çok benzerlik göstermektedir. Bu nedenle Oğuz Han adı ile anılan Türk’ün Resul {elçi} leri’nin ZULKARNEYN ile aynı kişi olduğu görüşü gittikçe kuvvet kazanmaktadır. Bilge Kağan Kitabelerinde şöyle diyor; “Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar ülkelerde yaşayan bütün milletler bana bağlıdır.” Bilge Kağan Yazıtları ile Kur’an-ı Kerim ifadeleri arasında da bir paralellik söz konusudur. Elmalı Tefsirine göre: Zulkarneyn dünyanın en doğusuna gider ve Türk Kavmini bulur. Türkler, Zulkarneyn’den yardım isteyerek Yecüc ve Mecüc’ün saldırılarına karşı bir set yapmasını isterler. Zulkarneyn, Yecüc ve Mecüc’e karşı Türkleri demirden ve bakırdan yaptırdığı bir set ile korur. Kaşgarlı Divanında “Zulkarneyn, Uygur illerine geldiğinde Türk Hakanı ona 4000 kişi gönderir. Bu Zulkarneyn’in Türklerle bir soy bağı olduğunun ve ona karşı bir teslimiyet ve bağlılık gösterildiğinin ifadesidir. Bu durum, Zulkarneyn’in Oğuz Han olma ihtimalini de kuvvetlendirmektedir. Kanuni devrine ait Rüstem Paşa”Tevarih-i Ali Osman” ının ikinci sayfasında şöyle bir fıkra vardır: “Etrak şöyle fikr iderlerdi ki hak sübhanehu ve Teâlâ Kur’an-ı Keriminde (Külna Ya Zülkarneyn) diyü zikr ittüğü meğer bu (Oğuz-Han) dır dirlerdi”. Neşri’nin Kitab-ı cihannuma’nın birinci cildinde Oğuz Han’ın Şark’a ve Garp’a hâkim olduğundan bahsedildikten sonra bu milli telakki şöyle ifade edilmektedir: “Etrak şöyle zu’m iderlerdi ki Hak Sübbhanehu ve Teâlâ Kelam-ı Kadiminde zikr ittüğü İskender-i Zülkarneyn meğer bu ola dirlerdi.” Türkolog Leon Cahun, Asya Tarihi adlı eserinde Oğuz Han hususunda şöyle der: “O, bütün dünyayı fethetmiş, yüz on altı sene yaşamış ve hâkimiyet timsali olan altın yayla üç oku ölümünden evvel oğulları arasında paylaştırmıştır.” Vani Mehmet Efendi’ye göre Oğuz Han, Hz. İbrahim’in dinini yaymakta idi. Yani İslamiyet’ten 3700, günümüzden yaklaşık 5200 yıl önce Türkler Hanif Dini’ne inanıyorlardı ve Mümin idiler der. Haluk Tarcan’ın Ön Türk Uygarlığı kitabında ön Türklerin kendilerine “Rabbani Türk” dediklerini yazmaktadır. Demek ki Türkler yeryüzünde ilk kez Tanrıya, Tanrının varlığına inananlardı.
TARİH TÜRKLERDE BAŞLAR…
16.000 yıldır çağ açıp çağ kapatan bir ırkın ahvadıyız… TÜRK PEYGAMBER; HZ ZÜLKARNEYN… Kelime anlamı olarak zülkarneyn “çift boynuzluçift zamanlı” anlamına gelmektedir.Burada “Zül” bir iyelik ekidir. “Sahibi” anlamını vermektedir. Karn, boynuz; Karneyn ise, çift boynuz demektir. Buna göre Zülkarneyn, “Çift boynuz sahibi” anlamına gelmektedir. Peki bu boynuz sembolü nedir? Bu boynuz, zaman gezmenliğinde kullanılan karadelik tü rünü ifade eder. Bazen iki karadelik bir çift boynuz oluşturacak biçim alırlar. Bu iki boynuzun uçları birbirine oldukça yakındır. (25 İnc) Aradaki kirişten zaman sıçraması yapılmakta, zamanda ileri ve geri gidilmektedir. Her zaman gezmeni, geçmişte de gel ecekte de bulunabildiği için, Hans tarafından “Çift Zamanlı” olarak adlandırılmaktadır. Dolayısı ile her çift zamanlı, aynı zamanda Zülkarneyn’dir. Kur’an’da sözü edilen Zülkarneyn’i her ne kadar bir şahıs ismi olarak anlamağa koşullandırılmışsak da aslın da o bir insanın adı değil, iki boynuz arasındaki kiriş zamanda gidip gelebilenlere özgü bir lâkaptır! Zülkarneyn aslında oldukça eski ve mitolojilerde bile kendini gösteren bir semboldür. Örneğin, Vikingler neden öyle bir boynuz seçmişlerdir kendilerine? “Thule Quanaak” nedir? Thule, “Zul”; Quanaak da “Karn” karşılığıdır. Ve bu bir gizli öğreti örgütünün adıdır. ZigZag ekibi de bir zamanlar o örgütle birlikte çalışmış ama örgütü Masonlar ele geçirince yollarını ayırmışlardır. Gelelim zülkarneyn peygambe Orhun kitabelerinde geçen; r’in türklüğüne… Ben Türk Bilge Kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır. Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim. Doğuya ordu sevk ettim. Bunca yerlere gittim Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım. Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için size Kağan oldum. Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip to pladım. Ey Türk Milleti; Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön! Gittiğim yerlerde güneşin kavurduğu, güneşin battığı son millete gittim. Onların arasında hüküm verdim. Sonra dünyanı n öbür ucuna, güneşin doğduğu yere vardım. Orada bulduğum milleti boyunduruğum altına aldım. Birbirileriyle olan çekişmelerine son verdim. Ordumla Tengri buyruğu olarak adalet getirdim. Tengri buyruğu olarak bunları yaptım… Bilge kağan sözleri ile kuranı kerimde geçen kehf suresinde; Kehf Suresi 86. Ayet: NiHAYET GÜNEŞiN BATTIĞI YERE VARINCA, ONU KARA BiR BALÇIKTA BATAR BULDU. ONUN YANINDA (ORADA) BiR KAVME RASTLADI. BUNUN ÜZERiNE BiZ: EY ZÜLKARNEYN! ONLARA YA AZAP EDECEK VEYA HAKLARINDA iYiLiK ETME YOLU NU SEÇECEKSiN, DEDiK. ve Kehf Suresi 90. Ayet: NiHAYET GÜNEŞiN DOĞDUĞU YERE ULAŞINCA, ONU ÖYLE BiR KAViM ÜZERiNE DOĞAR BULDU Ki, ONLAR iÇiN GÜNEŞE KARŞI BiR ÖRTÜ YAPMAMIŞTIK. Bahsedilen hz zulkarneyn’in aynı kişiler olması ihtimali çok yüksektir. kuranı kerim’de anlatılan hz zulkarneyn’in özelliklerini incelediğimizde en göze çarpan özellikleri; büyük bir orduya sahip olması, kendisinin büyük bir komutan olması, ordusuyla tüm dünyayı gezmesi ve Allah’ın emri ile gittiği her yere iyilik, adalet ayr ıca Allah bilgisi ve töre götürmesidir. zulkarneyn peygamber’in aslında bilge kağan olduğu kaçınılmaz ve bilerek ve istenerek bariz bir şekilde gizlenmeye çalışılan bir sırdır. Tıpkı türk piramitleri gibi, tıpkı attila han’ın tanrının gerçekten kırbacı o lduğu gibi… insanlar neden tarihini bilmez, anlamaz, bilmek istemez, başkalarının tarihi ile kendi öz tarihlerini unutmak ister, başkalaşmaya çalışır mantık kabul etmiyor. Hadi tüm bu gerçekleri, tüm bu belgeleri görmezden geliyorsunuz, peygamber efendi ile ilgili söylediği; mizin türk kavmi “aziz ve celil olan Allah buyurur ki, benim bir ordum vardır, adını Türk koydum ve onları doğu ülkelerine yerleştirdim. Herhangi bir kavme öfkelendiğim zaman Türkleri onların başına musallat ederim.” “Türk dilini (m utlaka) öğreniniz. Zira mülk ve saltanat uzun zaman onların elinde kalacaktır.”“Sizler küçük çekik gözlü, kırmızı benizli, yatık burunlu, çehreleri sanki (örs üstünde döğülmüş ve ) üzeri derilerle kaplanmış (sağlam) kalkanlar gibi bir kavim olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yine sizler, kıldan çarık (ve çoraplar) giyen bir kavimle (Türk) çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.”